Arama

+
-
0

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı çocuk evi ve çocuk evleri sitesinde kalan 14 çocuk, TÜBİTAK’ın paydaşı olduğu Deneyap Teknoloji Atölyeleri Öğrenci Seçme Sınavı’nı kazanarak atölyelere katılma hakkı kazandı.

Devlet koruması altındaki 14 çocuk TÜBİTAK’ın kurduğu “Deneyap Teknoloji Atölyeleri Öğrenci Sınavını kazandı. Sınavda büyük başarı yakalayan çocuklara, robotik ve kodlamadan nano teknolojiye, tasarım ve üretimden yapay zekaya kadar 11 farklı alanda eğitim verilecek. 

TÜBİTAK paydaşlığında, geleceğin mühendislerini, teknoloji girişimcilerini ve teknoloji liderlerini yetiştirmek üzere kurulan, “Deneyap Teknoloji Atölyeleri” teknoloji üretme yetkinliği yüksek gençleri bir araya getiriyor. 

Programa 81 ildeki ortaokul düzeyindeki 4. Ve 5. Sınıflar, lise düzeyindeki 8. Ve 9. Sınıflar ile lise hazırlık sınıflarındaki öğrenciler başvuru yapabilirken, eğitim almak isteyen öğrenciler, E-Sınav, Çevrim içi Eğitim ve Görev Tamamlama, Uygulama Sınavı olmak üzere üç aşamalı öğrenci seçme sınavına tabi oldular.

11 farklı alanda eğitim

Bu doğrultuda “Deneyap Teknoloji Atölyelerine” başvuru yapan kuruluş bakımı altındaki çocuklara, sınava hazırlanmaları için üniversiteler ile iş birliği yapılarak eğitim verildi. 

Sınavı kazanan gençlere, "Tasarım ve Üretim”, “Robotik ve Kodlama”, “Elektronik Programlama ve Nesnelerin İnterneti”, “İleri Robotik”, “Siber Güvenlik”, “Enerji Teknolojileri”, “Havacılık ve Uzay Teknolojileri”, “Yazılım Teknolojileri”, “Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji”, “Mobil Uygulama” ve “Yapay Zeka” olmak üzere 11 farklı alanda eğitimler verilecek. 

“Hedefleri uğrunda çalışan tüm çocuklarımız geleceğin teknoloji yıldızı olma potansiyeline sahip”

Konuyla ilgili sosyal medya üzerinden açıklama yapan TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı çocuk evi ve çocuk evleri sitesinde kalan 14 çocuğumuz, TÜBİTAK olarak paydaşlarından biri olduğumuz Deneyap Türkiye’nin yeni öğrencilerinin belirlendiği 'Deneyap Teknoloji Atölyeleri Öğrenci Seçme Sınavı'nı kazanarak geleceğin teknoloji yıldızları olma yolunda çok değerli ve önemli bir adım attılar!” dedi. 

“Hedefleri uğrunda çalışan tüm çocuklarımız geleceğin teknoloji yıldızı olma potansiyeline sahip” vurgusu yapan Mandal, “Sınavı kazanan çocuklarımız, robotik ve kodlamadan nano teknolojiye, tasarım ve üretimden yapay zekaya kadar 11 farklı alanda Deneyap atölyelerinde eğitim alarak, gelecekte Milli Teknoloji Hamlesi’nin bayrağını çok daha yükseklere taşıyacaklardır. Kurumumuzun misyon ve vizyonu doğrultusunda, bilimsel ve teknolojik farkındalığı Ülkemizin dört bir yanında yaymak, tüm çocuklarımızı ve gençlerimizi bilimsel ve teknolojik yetkinlikler ile donatarak daha güçlü ve daha müreffeh yarınlara ulaşmak için hiç durmadan çalışacak ve birlikte başaracağız. Tüm zorlukları aşarak, azimle, inançla ve kendilerine olan güvenle bu sınavı kazanan 14 çocuğumuzu ayrı ayrı tebrik ediyor, başarılarının devamını yürekten diliyorum. Biz çocuklarımızla, gençlerimizle yani geleceğimiz ile güçlüyüz! Her daim yanınızda olmayı sürdüreceğiz.” değerlendirmelerinde bulundu. 

 

TÜRKSAT 6Anın görev alacağı yörüngeye yerleşmesi için gerçekleşen beşinci ve sonuncu ateşleme, 17 Temmuz gecesi 23:58de TÜBİTAK UZAYdaki Uydu Kontrol İstasyonunda gerçekleştirildi. TÜBİTAK UZAYda gerçekleştirilen TÜRKSAT 6A’nın 5. Ateşlemesine Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ve TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal da katılarak İstasyonda bulunan mühendisler ile süreci takip etti.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Kacır, Türkiyenin Milli Teknoloji Hamlesi yolculuğunda Milli Uzay Programı’nın en önemli projelerinden biri olan TÜRKSAT 6A Projesinde çok önemli bir aşamanın, buradaki mühendislerin ve araştırmacıların akıl ve alın teriyle başarıyla tamamlandığını belirtti.

TÜRKSAT 6A nihai görev yörüngesine yerleşti”

TÜRKSAT 6A'yı 9 Temmuz'da uzaya gönderdiklerini hatırlatan Kacır, "Fırlatmanın 67. dakikasında ekiplerimiz uydudan ilk sinyali aldı. İlk sinyalden yaklaşık bir saat sonra uyduya ilk komutu yine ekiplerimiz göndermiş oldu. Daha sonra yine ekiplerimiz tarafından gönderilen komutla önemli aşamalardan biri olarak kabul ettiğimiz güneş panellerinin açılışını gerçekleştirmiş olduk." dedi.

Kacır, 10-12-14 ve 16 Temmuz'da dört farklı ateşleme yaparak uydunun roketten ayrıldıktan sonra hareket etmekte olduğu 300 kilometre ve 70 bin kilometre arasındaki eliptik yörüngeden adım adım nihai görev yörüngesi olan 35 bin 786 kilometrelik dairesel yörüngeye transfer ettiklerini vurgulayarak, değerlendirmede bulundu:

"Transfer işlemlerinin sonuncusuna da birlikte şahitlik etmiş olduk. 5 dakika 22 saniye süren ateşleme ile artık TÜRKSAT 6A, nihai görev yörüngesi olan 35 bin 786 kilometre irtifadaki dairesel yörüngeye yerleşti. Şimdi önümüzdeki aylarda yaklaşık 50 derecelik yörüngede TÜRKSAT 6A, testlerini tamamlayacak ve sonrasında da nihai görev yörüngesi olan 42 dereceye transfer olacak ve ekiplerimiz tarafından faaliyet göstermek üzere en az 15 yıl boyunca görev yapmak üzere TÜRKSAT'ımıza teslim edilmiş olacak."

Uzay yolculuğu 40 yıllık bir hayal

Bu projeye yıllardır emek veren araştırmacılara, mühendislere, TÜRKSAT’ın, TÜBİTAK'ın, TUSAŞ'ın, ASELSAN'ın ve C-Techin bütün çalışanlarına teşekkür eden Kacır, Türkiye'nin uzay yolculuğunun 40 yıllık bir hayal olduğunu, 1985te Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Yerleşkesinde TÜBİTAK ve ODTÜ arasında imzalanan bir protokolle Ankara Elektronik Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü’nün kurulduğunu hatırlattı.

O yıllarda Türkiye'nin kendi uydularını geliştirmesinin planlarının yapılmaya başlandığını ifade eden Kacır, "Fakat maalesef 80'li ve 90'lı yıllar Türkiye'de dönem dönem siyasi ve ekonomik istikrarsızlıkların yaşandığı ve nihayetinde Türkiye'nin uzay yarışında dünya çapında işler ortaya koyma imkanı bulamadığı yıllar oldu. Ta ki 2000'lere kadar. 2000'li yıllardan sonra Sayın Cumhurbaşkanı'mızın liderliğinde Türkiye, kendi uydularını geliştirebilen, üretebilen ve kendi uydularından istifade edebilen bir ülke olabilmek adına peşi sıra pek çok başarılı projeyi hayata geçirdi. BİLSAT, RASAT, GÖKTÜRK ve geçtiğimiz yıl uzaya gönderdiğimiz yüksek çözünürlüklü görüntüleme uydumuz İMECE'yle, özellikle görüntüleme uydularında muazzam bir yerli kabiliyet elde ettik" dedi.

"Dünya nüfusunun yaklaşık 5 milyarının yaşadığı coğrafyalara erişme imkanına kavuşmuş olduk"

Kacır, haberleşme uydularını geliştirmenin, görüntüleme uydularıyla mukayese edildiğinde daha iddialı ve ileri bir hedef olduğunu dile getirdi.

Daha önceki haberleşme uydularını yurt dışından temin eden Türkiyenin TÜRKSAT 6A ile ilk kez kendi haberleşme uydusunu kendi ekiplerinin geliştirmeleriyle, tasarımlarıyla ürettiğini ve nihayetinde uzaya gönderdiğini vurgulayan Kacır, değerlendirmede bulundu.

"TÜRKSAT 6A, Türkiye'nin bugüne kadar ürettiği en yüksek kıymete sahip teknoloji platformu, teknoloji ürünüdür. TÜRKSAT 6A ile Türkiye artık kendi haberleşme uydusunu üretebilen 11 ülkeden biri haline gelmiştir. TÜRKSAT 6A'nın geliştirilme süreci boyunca 23 farklı çeşitte 84 ekipmanı yerli olarak ürettik. 396 çevresel ve fonksiyonel testi kendi merkezimizde TUSAŞ Yerleşkesinde bulunan USET Merkezi'nde kendi imkanlarımızla başarıyla tamamladık. Nihayetinde TÜRKSAT 6A'da yüzde 80'in üzerinde yerlilik oranı yakaladık. TÜRKSAT 6A'nın da dahil olmasıyla birlikte artık TÜRKSAT haberleşme uydularının kapsama alanı dünya nüfusunun yaklaşık 5 milyarının yaşadığı coğrafyalara erişme imkanına kavuşmuş olduk. Özellikle Hindistan, Endonezya, Malezya ve Tayland, TÜRKSAT 6A ile TÜRKSAT haberleşme uydularının kapsama alanına dahil oldu. TÜRKSAT 6A'da yaşadığımız ilklerden en önemlisi belki de yörünge transferlerini kendi ekiplerimizin kabiliyetleriyle yapabilmekti. Çünkü bu yetkinlik, Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda geliştireceği yeni uydu ve uzay sistemlerinde, yeni projelerinde değerlendireceğimiz önemli bir kabiliyeti bize getirmiş oldu."

Gelecek yıllarda yeni uydu projeleriyle yine Milli Uzay Programı'nın en önemli aşamalarından biri olan Ay Misyonu ile bu kabiliyetleri çok daha ileri düzeylere ekipler sayesinde taşıyacaklarını dile getiren Kacır, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde Türkiye'nin adını uzaya yazdırmaya, Türkiye'yi uzay teknolojilerinde lider ülkelerden biri kılmaya yönelik pek çok projeyi hayata geçirmeye devam edeceklerini söyleyerek, sözlerine şöyle devam etti:

"Ben huzurlarınızda, Sayın Cumhurbaşkanı'mıza, TÜRKSAT 6A Projemizi ve tüm Milli Teknoloji Hamlesi Program ve projelerini en güçlü şekilde himaye ettikleri için Kıymetli Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız Abdulkadir Uraloğlu'na, TÜRKSAT 6A Projesi'ne bugüne kadar sundukları sahiplenme ve destek için yine TÜBİTAK UZAY'a, TUSAŞ, ASELSAN, C-Tech ekiplerine ve elbette nihai olarak uyduyu kullanacak olan TÜRKSAT ekiplerimize, bütün süreç boyunca gösterdikleri gayretli çalışmalar için teşekkür ediyorum. TÜRKSAT 6A, Türk milletine hayırlı, uğurlu olsun."

“Bu gurur bizim, bu başarı bizim, gelecek bizim”

TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal da sosyal medya üzerinden yaptığı değerlendirmede TÜRKSAT 6A’nın beşinci ateşlemesinin de başarıyla gerçekleştirildiğini vurgulayarak, “Sanayi ve Teknoloji Bakanımız  Mehmet Fatih Kacır’ın teşrifleri ile TÜBİTAK UZAY’da Ülkemizin Yerli ve Milli İlk Haberleşme Uydusu TÜRKSAT 6A’nın 5. ateşlemesini gerçekleştirdik! TSİ 23.58’de başlayan son ateşleme toplam 5.4 dakika sürdü ve uydumuz görev yapacağı 35.786 km deki yörüngesine yerleşmiş oldu!” ifadelerini kullandı. 

“Yoğun emek, inanç ve özverinin ürünü TÜRKSAT 6A artık görevi için hazır.” diyen Mandal, “Ülkemizin uzaydaki imzalarına bir yenisini kattığımız için mutluyuz ve gururluyuz. Bu başarıda pay sahibi olan tüm mühendislerimize, teknik ekibimize, idari personelimize ve her şeyden önce bize inanan ve güvenen milletimize teşekkür ederiz. Bu gurur bizim, bu başarı bizim, gelecek bizim.” vurgusu yaptı.

 

Türk Dünyası Ulusal Bilim Akademileri Birliği 7. Genel Kurul Toplantısı Ankara’da gerçekleşti. Toplantının açılış konuşmasını Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım yaptı. Yıldırım,  “Yapacağımız bu yoğun çalışmanın Türk devletleri için, Türk devletlerinin gelecek vizyonu için yeni bir hamlenin başlangıcı olacağına yürekten inanıyorum. Geçtiğimiz otuz seneyi dikkate aldığımızda katettiğimiz mesafe hiç de ihmal edilecek düzeyde değil. Ancak olmamız gereken yer burasıdır. Daha gidecek çok yolumuz var, yapacak çok işimiz var.  Burada önümüzü açan, geleceğimizi aydınlatan bilim olacaktır. Sizlerin yön ve yol gösterdiğiniz olacaktır.” dedi.

“Biz bu 21. yüzyılı sadece Türkiye yüzyılı değil, aynı zamanda Türklerin 100 yılı olarak da görüyoruz ve bunu böyle kabul ediyoruz. Gelecek Türk dünyasının, Türk devletlerinin olduğuna yürekten inanıyorum.” diyen Yıldırım, “Hem bulunduğumuz coğrafyanın stratejisi Doğu ile Batı arasında bir köprü olması hem de dünyanın çok büyük doğal kaynaklarının bu coğrafyada yer alması, değişik kültür ve inançların geçiş noktasında olması, sadece Uzakdoğu Avrupa değil, aynı zamanda Afrika ile de bütün milletlerin buluştuğu, birleştiği, fırsatların olduğu kadar tehditlerin de tarih boyunca yoğun bir şekilde yaşandığı bir coğrafyadayız. Bu coğrafyada olmanın da bize getirdiği çok önemli sorumluluklardır.” değerlendirmelerinde bulundu. 

“Gönül isterdi ki bugün bu konuşmayı yaparken kulaklık, tercüme kullanma ihtiyacı duymasaydık.” temennisinde bulunan Yıldırım, “Türkler dünyanın neresinde olursa olsun birbiriyle, tercüman aracılığıyla değil, gönülden gönüle ve dilden bile haberleşebilmelidir. Bunu başaramazsak diğerlerinin çok önemi yoktur. Onun için biz birinci hedef olarak önümüze alfabe birliğini koyduk. Alfabe birliği ortak dilin ortak iletişimin alfabesidir. Eğer bunu başarırsak öyle inanıyorum ki ortak bil konusunda da çok ciddi bir yol almış olacağız. Burada bizim özellikle talebimiz var. Bu konuyu en öncelikli bir madde olarak ele almaları ve süreci uzatmak değil, sonuç odaklı çalışmanın yollarını bulup karar vericileri, siyasetçileri cesaretlendirmelerini istiyoruz. Sizlerin ortaya koyacağı bilimsel gerçekler ışığında biz karar vericilerin işi daha da kolay olacak ve böylece bu iş fiile dönüşmüş olur. ” ifadelerini kullandı. 

Binali Yıldırım “Sadece bilgiye sahip olmayacağız.  Bilgiyi de üreteceğiz. Ve bu bilgiyi önce kendi devletlerimizin, kendi milletimizin daha sonra da bütün insanların faydalanması için gereken katkıyı sağlayacağız. Bu konuda bizim tarihimiz büyük başarılarla dolu. Bugün bizim ilim adamlarımızın adından daha az bahsedilmesi bizi karamsarlığa sürüklemesin. Yusuf Has Hacipler, Kaşgarlı Mahmutlar, Farabiler, İbn-i Sinalar, Ulu Beyler, Ali Kuşçular, Ahmet Yesevi'ler, Mevlâna, Yunus Emre, Hacı Bektaş ve daha niceler, Bunlar bizim medeniyetimizin, bizim geçmişimizin gurur kaynağı, bilim ve düşünce insanları. Bu değerleri dünyaya büyük eserler bırakarak sahip olan bir millet bugün de Türklerin yüzyılında tekrar parlak dönemlerini yaşatabilir. Bunun tam da arifesinde olduğuna ben yürekten inanıyorum. Bu yüzyıl Türklerin yüzyılı olacak ve güneş her zaman olduğu gibi artık doğudan daha parlak doğmaya devam edecek.” diye konuştu. 

“Uzmanlıklarımız ve kaynaklarımızı bir araya getirerek birlikte çeşitli bilimsel alanlarda anlamlı ilerlemeler sağlayabileceğimize inancımız tamdır”

Türk Akademisi Başkanı Prof. Dr. Şahin Mustafayev, “Ülkelerimizin bilim camiası, çeşitli alanlarda elde ettiği başarılara doğru büyümeye ve gelişmeye devam etmektedir. Bu ilerlemeler sadece kendi toplumlarımıza faydalı olmakla kalmıyor, aynı zamanda dünya şartındaki bilgi birikimlerine de katkıda bulunuyor. Bu bağlamda Türk Akademisi olarak 2023'ten başlayarak Türk dilleri, ortak Türk tarihi, Türk halklarının ortak kültürü, edebiyatı, etnografyası, ortak Türk alfabesi alanında 30'a yakın yeni bilimsel araştırma projeleri başlamış bulunuyoruz. Bunların bir kısmı başarıyla bitebildi, diğerleri devam etmektedir. Bununla birlikte önümüzdeki ıslamaların da farkında olup üzerinde çalışmalarımızı yoğunlaştırmamız gerekiyor. Genişletilmiş sorumluluklarımızla Türk Akademisi olarak Türk Dünyası Bilim Camiası'na anlamlı katkılarla bulunmayı edebiliyoruz.” değerlendirmelerimde bulundu. 

“İş birliği çabalarımızı geliştirmeyi, görüşlerimizi geliştirmeyi, görüşeceğimiz bu toplantıda Türk Akademisi'nin bu önerilerine ilişkin görüşleriniz ve geri bildirmeleriniz çok değerli olacak.” diyen Mustafayev, “Daha sonra proje temeli iş birliğine doğru ilerleme yönündeki kritik kararlarımız, Türk Dünyası Milli Birliği Akademileri Birliği için büyük bir kırılma noktası olmuştur. Söz konusu kararlar, bu platformumuzun çarşı sağlığında somut sonuçları elde etmeye yönelik kolektif arzumuzu iddia etmekteyiz. İşbirliğimizin bu yeni aşamasında platformumuzun tüm üyelerinin aktif katkılarını bekliyoruz. Uzmanlıklarımız ve kaynaklarımızı bir araya getirerek birlikte çeşitli bilimsel alanlarda anlamlı ilerlemeler sağlayabileceğimize inancımız tamdır.” diye konuştu.

 “Türk devletlerinin ortak ihtiyaçlarının belirlenmesi ve burada bir ortak yol haritası oluşturulması önem arz ediyor”

Toplantıda “Yeni alanlarda iş birliğinin geliştirilmesine ilişkin görüş alışverişi” oturumunda söz alan TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, “Türk Devletleri Arasında Stratejik Araştırma İşbirliği Gündemi” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. 

Prof. Dr. Mandal, özellikle Türk devletlerinin ortak ihtiyaçlarının belirlenmesi ve burada bir ortak yol haritası oluşturulmasının önemine işaret etti. 

Kısa ve Uzun Vadede önemli Küresel Risklere vurgu yapan Mandal, “Tüm dünyanın karşı karşıya olduğu ortak sorunlar var. İklim değişikliği başta olmak üzere özellikle bizim coğrafyada gıdaya ulaşma zorluğu, suya ulaşma zorluğu, bunların beraberinde getirdiği daha fazla göçle karşı karşıya kalma. Bu göçlerin bir kısmı da iç göçler. Dışarıdan değil yaşanan afetler sonrası, afetlerden kastımız sadece deprem değil sel ve yangınlar gibi afetler ve beraberinde gelen ekonomik sorunlar. Toplumsal kutuplaşmalar… Teknolojinin olumlu yönleri yanında olumsuz yönlerinin de tanımlanması…  Şu an konuşuyor olduğumuz başlıklar esasında tüm dünyanın üzerinde odaklandığı ve henüz bugün için bir çözüm oluşturulamamış başlıklar.  Tek başına bir başlığı ele aldığımız zaman üzerinde çalışması kolay ama aralarındaki ilişkiyi konuştuğumuz zaman daha karmaşık, değişken ve dinamik olduklarını görüyoruz.” dedi.

“Ne yazık ki 2023 yılı dünyadaki senaryoların çok daha kısa zamanda gerçekleşebileceğini söyledi. Sıcaklık artışı bir büyük dereceye şu an ulaşılmış durumda. 2050 için yapılan senaryolar 2023 yılında gerçekleşti. Geleceğe baktığımızda daha büyük bir tehditle karşı karşıyayız.” diyen Mandal, “Dünyadaki bir buçuk derecelik bir değişimin bu coğrafyayı, ve tüm devletlerin coğrafyalarını nasıl etkilediğini görüyorsunuz. Ve özellikle senaryoları 2, 3 ve 4 dereceye doğru değiştirdiğimiz zaman etkileri daha riskli bir boyutta görebiliyoruz. Bu yüzden Türk devletlerinin, akademilerinin bir araya geldiği zaman, devlet başkanlarına en önemli önereceği şey; biz bu sorunun üstesinden bilimle, araştırmayla, inovasyonla nasıl üstesinden gelebileceğiz olmalıdır.” vurgusu yaptı. 

K,9“Bilimden ve Teknolojiden Güç Alan Türk Devletleri Olarak Birlikte Başaracağız!”

Türk Dünyası'nın 2040 yılı vizyon belgesi hazırlanırken esaslı bu öngörülerin tümünün yer aldığından duyduğu memnuniyeti paylaşan Mandal, “Tüm dünya da aynı önerinin üzerinde aynı çalışmaya, sonuç oluşturmaya çalışıyor. Ve bu tek bir devletin, tek bir kurumun üzerinden geleceği bir başlık değil. Daha fazla birlikte çalışmanın gereksinimini ortaya koyuyor. Birçok devletin birlikte çalışma gereksinimini ortaya koyuyor.” dedi.

12. Kalkınma planımızda yer alan 5 ana başlıkla stratejik hedeflerin uyumlu olduğuna dikkat çeken Mandal, “Aralık’ta belirlenen başlıklar,  dijital teknolojilerdeki gelişmelerin bizim hayatımızdaki nasıl bir parçası olacağı, işte bunun içerisinde yeşil enerji teknolojileri, özellikle yeşiliyle beraber kullanabileceği, Diğeri, çevre ve su. Bir diğeri de uzay ve havacılık noktası. Dokümanda deprem veya afetler de bahsediliyor ama ayrı bir başlık olarak ele alınır mı birlikte karar verilmesi gereken bir konu. Bu ana temaların her biri için ayrı ayrı çalışma grupları oluşturulmasını önererek, ilk dönem sekretarya görevini TÜBİTAK olarak üstlenmeye hazır olduğumuzun altını çizmek istiyoruz.” değerlendirmelerinde bulundu. 

Hazırlanan dokümana ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Mandal, “Önemli bir doküman ama nokta olmaması lazım Burada virgül koyup, bunu nasıl uygulayacağımız konusunda da çalışmalara devam etmeliyiz. Öncelikle bu dokümanın revizyonları ile birlikte, bugün gelen görüşlerle birlikte, revize edilip belli bir sürede kurulun, heyetin karar vereceği bir zaman diliminde kabulü yapılması, ve takibinde de işte her ülkeden ikişer kişinin dahil olacağı bir mekanizma ile bu konuda alınan yok kat edilen mesafelerin değerlendirmesi üzerine sonuç almak gerekiyor” diye konuştu. 

Bakanlar düzeyinde de bir hazırlık  yapıldığını hatırlatan Mandal, “En azından Türkiye tarafı olarak. Yedi başlık altında çalışılıyor. Bizim yaptığımız bu çalışmanın, bu oluşturulan çalışmanın ona öncü çalışma olarak direkt girdi sağlayacağını düşünüyoruz.” İfadelerini kullandı. 

Prof. Dr. Mandal, “Bilimden ve teknolojiden güç alan Türk devletleri olarak birlikte başaracağız” vurgusu yaptı. 

TÜBİTAK Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Daire Başkanı Hande Alpaslan da 26 Aralıkta Ankara’da “Bölgesel ve Küresel Sorunların Üstesinden Gelmek için Türk Devletleri Arasında Bilim Temelli Çok Taraflı İşbirliği ve Birlikte Geliştirme” başlıklı çalıştayda alınan kararlar ve sonrasında yapılan çalışmalara ilişkin paylaşımlarda bulundu. 

Alpaslan “Bu çalıştayda dört ana öncelikli alan belirlendi. Bunlar İleri Dijital Teknolojiler, İklim Eylemi için Yeşil Enerji Teknolojileri, “Çevre ve Su” ve “Havacılık ve Uzay”  olarak geçti. Ve akabinde Stratejik Araştırma İşbirliği Gündeminin oluşturulması gerekliliği ortaya konuldu. Ayrıca, bu tematik alanlarda, ne tür işbirliklerinin yapılabileceğini tanımlayan 3 temel işbirliği mekanizmasına karar verildi. Bunlar, Ar-Ge, yenilik ve teknoloji transferi projelerinin desteklenmesine yönelik çok taraflı fonlama mekanizmalarının oluşturulması,  ortak insan kaynağı geliştirme programları ve araştırma altyapılarının ortak kullanımı olarak tanımlandı.” dedi 

Çalıştay sonucunda alınan kararlar doğrultusunda bir doküman hazırlandığını kaydeden Alpaslan, “İlk bölüm, Aralık Çalıştayında belirlenen tematik alanların kapsamlarının aktarıldığı bölümdür. Bu bölümde, işbirliği için alt teknoloji alanları için taslak çalışma yapılmıştır. Bu çalışma yapılırken; Türk Dünyası Vizyonu – 2040, Türk Devletleri Teşkilatının “2022-2026 Stratejisi” , Aralık 2023'teki çalıştayda elde edilen sonuçlar ve yapılan sunumlar dikkate alınmıştır. Bunların yanı sıra küresel teknolojik eğilimler de incelenmiştir. Bu kapsamda OECD, Birleşmiş Milletler ve Gıda ve Tarım Örgütü yani FAO gibi alt kuruluşları, Uluslararası Enerji Ajansı, AB Çerçeve Programı çalışma programları, Dünya Ekonomik Forumu Gelecek Konseyleri ve Gartner vb. Uluslararası STK'ların raporları taranmıştır. Raporun ikinci bölümünde ise 2024-2025 dönemi için alt teknoloji alanları bazında ve 3 temel işbirliği mekanizmasına göre taslak eylemlerin bulunduğu tablo yer almaktadır. “ diye konuştu. 

Belirlenen tematik alanlarda yapılan çalışmalara ilişkin detaylı açıklamalarda bulunan Alpaslan, “Uygulama safhasında 4 ana temanın her biri için ayrı ayrı çalışma grupları oluşturulmasını öneriyoruz. Bu gruplarda her ülkenin 2’şer yetkili ile temsil edilmesini öngörüyoruz.  Bu kişilere ilaveten alt teknoloji alanlarında teknik bilgiye haiz uzmanların da belirlenerek bu çalışmalarda yer verilmesini önemsiyoruz. Çalışma gruplarının bugünkü toplantıdan sonra faaliyetine başlayıp, yılda en az 4 kere bir araya gelinecek şekilde toplanması gerektiğini düşünüyoruz. İlk dönem sekretaryasını TÜBİTAK olarak üstlenmeye hazırız. “ dedi.

Türk Devletleri Teşkilatı’nın, üye ülkelerin Bilim, Teknoloji, İnovasyon ve Sanayi Bakanları toplantısına yönelik hazırlıklarına atıfta bulunan Alpaslan, “Türk Devletleri Teşkilatı Sekretaryası koordinasyonunda 15 Ocak 2024 tarihinde, TDT Üyesi Ülkelerin ilgili kurumlarının katılımıyla bir teknik heyet toplantısı gerçekleştirilmişti. BU toplantıdan sonra ülkemiz Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı girişimiyle slaytta yer alan başlıklarda ad-hoc çalışma grupları kuruldu. Bugün burada tartıştığımız konu üstte sağdan ikinci olarak görünen “Ar-Ge İş birliği, Bilimsel Araştırma ve Burslar Alt Çalışma Grubu” na doğrudan katkı olarak değerlendirilecektir.” İfadelerini kullandı. 

Prof. Dr. Mandal ve Sayın Alpaslan’ın açıklamalarının akabinde, ilgili Türk devletlerinin temsilcilerinden oluşan Çalışma Grupları tarafından, TÜBİTAK’ın hazırlamış olduğu stratejik gündem temelinde istişarelerde bulunulması hususunda mutabık kalındı.

Dönem Başkanlığı TÜBA’da

Türk Dünyası Ulusal Bilimler Akademileri Birliği dönem başkanlığı, Tataristan Bilim Akademisi Başkan Yardımcısı Aynur Temirhanov tarafından TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker'e devredildi. Başkan Şeker, Tataristan Bilimler Akademisi’nden TÜBA’ya dönem başkanlığı görev devrinin Türk Dünyasında bilimsel iş birliğini daha ileriye taşımak adına önemli bir adım olduğunu vurgulayarak sözlerine başladı.

Türk Dünyası’nın geniş coğrafyasında, ortak tarih dolayısıyla var olan güçlü bağların bilimsel iş birliğinin önemini her geçen gün daha da artırdığının altını çizen Prof. Şeker, bilimsel çalışmalar ve araştırmaların, toplumların kalkınmasında ve ilerlemesinde hayati bir role sahip olduğunu ifade etti. Türk dünyası akademilerinin iş birliği içinde olması, bilgi ve deneyim paylaşımını sağlamak, ortak projeler geliştirmek ve genç bilim insanlarına yeni ufuklar açmak açısından büyük önem taşıyor dedi.

Dönem Başkanlığı için bir yıl, belirlenen hedeflerin tam anlamıyla gerçekleştirilmesi ve kalıcı projelerin hayata geçirilmesi için yeterli bir süre olmadığını dile getiren Şeker bu sürenin üç yıla çıkarılmasının, daha kapsamlı ve uzun vadeli projelerin planlanmasına ve uygulanmasına olanak tanıyacağını söyledi. “Bu değişiklik hem kurumsal hafızanın güçlenmesini sağlayacak hem de başkanlık yapan akademilerin, bilimsel işbirliklerini derinleştirmeleri için daha fazla zaman tanıyacak. Üç yıllık bir dönem başkanlığı süresi, projelerin olgunlaşması ve sürdürülebilir sonuçlar elde edilmesi açısından da oldukça önemlidir. Bu sayede, bilimsel araştırma ve çalışmaların kalitesi artacak, Türk Dünyası’ndaki bilimsel potansiyel daha etkin bir şekilde ortaya konulacak.” dedi.

 

TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal için İstanbul Teknik Üniversitesi’ne (İTÜ) rektör olarak atanmasının ardından TÜBİTAK Gebze Kampüsü’nde bir veda töreni yapıldı. Törende TÜBİTAK çalışanlarına hitap eden Mandal, “ Ben kurumlardan ayrılışlarımı yeni bir başlangıç olarak görüyorum. Her zaman TÜBİTAK'la olan hikâyemi anlatırken doktora esnasındaki araştırma bursuyla başladığını ifade ederek başladım. Bugün buradaysam, Türkiye'nin iyi üniversitelerinden birisi olan İstanbul Teknik Üniversitesi'ne rektör olarak atandıysam bunlar hep TÜBİTAK vasıtasıyla elde etmiş olduğum kazanımlar, yani bir diğer ifadeyle bu kurumun sizler vasıtasıyla oluşturmuş olduğu değer sayesinde.” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Hasan Mandal, “Bu salonda birçok kez sizlerle bir araya geldik. Bu benim için daha zor bir konuşma. Kuruma 18 Şubat 2018’de atanmıştım. 6,5 yılı aşkın bir süre kurum başkanı olarak görev yaptım. Kurumun tarihçesine baktığımız zaman uzun bir dönem. Ben yirmi beşinci kurum başkanı olarak görev yaptım. Göreve geldiğimde kendime biçmiş olduğum ömür iki yıldı. Yani iki yılın üzerinde bir görev yapabilirsem ortalamanın üzerinde bu kuruma katkı vermiş olacaktım. Bu da benim açımdan bir başarıydı. Dört yılı tamamlamak yani bir dönemi tamamlamak kendime koyduğum ikinci bir hedefti. Bunların hepsi sizlerle birlikte gerçekleşti. Kurum başkanı olarak ikinci kez atanmam Şubat 2022’de oldu .” diye konuştu. 

“Sayın Cumhurbaşkanımıza böyle bir görev bize layık gördüğü için teşekkür ediyorum”

Kariyer hayatında en çok arzu ettiği yöneticilik görevlerinden birisinin de rektörlük olduğunu kaydeden Mandal, “2010 yılında Anadolu Üniversitesi'nde rektör olmak için çok çaba göstermiştim. Gece gündüz uğraşmıştım. Hayırlısını beklemek, hayırlısı olsun demek önemli. Tensipleri için Sayın Cumhurbaşkanımıza böyle bir görev bize layık gördüğü için teşekkür ediyorum. Bu gerçekten benim için çok kıymetli.” dedi.

Cumhurbaşkanımızın ülkemizin iyi, daha iyi olması beklenen bir üniversiteye rektörlük görevi için tevdi edilmesi dolayısıyla hem heyecanlı hem sorumlu hissettiğini belirten Mandal, aynı zamanda TÜBİTAK’tan ayrıldığı için de duyduğu üzüntüyü dile getirdi. “Sizlerle olan birlikteliğimiz başka ortamda mutlaka devam edecektir ama kurum başkanı olarak son kez bir araya geldiğimiz bir görüşmedeyiz. Kurumda hep öğrenen olma noktasındaydım. Sadece bildiğini paylaşan değil, her şeyi bildiğini ifade eden değil, öğrenen ve öğrendikçe de gelişen kocaman bir kurumumuz var. Türkiye'nin bir marka değeri. Bu dönemler esnasında birçok kurum ismi oluşmuş, isimleri değişmiş ama bu kurum hep TÜBİTAK olarak kısaltılmış ifadesiyle herkesin göz bebeği. Dolayısıyla böyle göz bebeği olan bir kurumda sizlerle birlikte çalışmak benim için büyük bir mutluluk. Kurumuzun çıtasını bu zaman diliminde yükseltmeye çalıştık. Geceden bu yana sürekli bir iletişim halindeyim. Her farklı profilden, üniversiteden, sanayiden, sivil toplum kuruluşlarından, siyasetten, birçok profilden insanların TÜBİTAK'ın nereye geldiğini ifade etmelerinden dolayı memnuniyet duydum.” cümlelerini kurdu.

“TÜBİTAK artık ulaşılabilir kurum”

TÜBİTAK’ın artık ulaşılabilir kurum olduğu için mutlu olduğunu dile getiren Mandal, “TÜBİTAK'ta ne bırakıyorum dersem kendimce; Bir defa TÜBİTAK gerçekten toplumumuzda artık ulaşılabilir bir kurum. Ben bundan dolayı çok mutluyum. Özellikle kurumumuzun iki misyonu olarak ifade edersek destek kısımlarımız ve araştırmayı yapan kısımlarımız açısından. Her iki misyon kapsamında da katkı veren herkese her düzeyde 6.300 arkadaşımıza yürekten teşekkür ediyorum. Gerçekten sahaya gittiğim zaman karşılığımız var.” dedi.

“TÜBİTAK Türkiye’nin kritik ihtiyaçları için statik değil dönüştücü bir noktada ilerliyor”

Prof. Dr. Hasan Mandal, TÜBİTAK’ın Türkiye’nin kritik ihtiyaçları için statik değil dönüştücü bir noktada ilerlediğini dile getirdi. “Aynı şekilde merkez enstitülerimiz tarafında da TÜBİTAK’ın daha fazlasını hak ettiğine ben kesinlikle inanıyorum. Daha fazlasından kastım şu, TÜBİTAK'ın genel olarak bir ürünü yok. Ama ülkemizde ve dünyada TÜBİTAK markası var. Ve özellikle yine Ankara odaklı baktığımız zaman, bizim daha fazla ihtiyaç makamı müşteri kurum diye baktığımız kurumlar noktasında ülkemizin kritik ihtiyaçlarına cevap vermek için statik değil, dönüştürücü bir noktada ilerlediğimizi de görüyoruz.”  dedi. 

 “Kaynağa ulaşmada geleneksel yöntemlerin değişmesi gerekiyor”

Türkiye'nin ve TÜBİTAK'ın kaynak problemi olmadığını kaydeden Mandal, “Sadece kaynağa ulaşma yönteminde geleneksel yöntemlerin değiştirmesi gerekiyor.” dedi.

En önemli gücün insan kaynağı olduğunu dile getiren Mandal “Bizim en önemli gücümüz ise insan kaynağı. Dolayısıyla gelecekte daha fazla insan kaynakları odaklı sürecimizde iyileşmenin yapılması gerekiyor. Gelecekte bu kurumun daha fazla iş yapması isteniyorsa ve yenilik yapması isteniyorsa bunu da insan kaynağı ile yapacak.” cümlelerini kurdu.

“TÜBİTAK Başkanı olarak görev aldığım için kendimi her zaman onurlu ve memnun hissedeceğim”

Prof. Dr. Hasan Mandal, TÜBİTAK Başkanı olarak görev aldığı için kendini her zaman onurlu ve memnun hissedeceğini dile getirdi. “Daha önce Anadolu Üniversitesi'nden ayrılmıştım. Daha sonra Sabancı Üniversitesi'nden ayrılmıştım. Sonra YÖK'ten ayrılmıştım. O kurumların tümüyle ilişkim aynı düzeyde. Tabii ki bir yönetsel görev anlamında değil ama iletişim anlamda kapılarından rahatça içeri girdiğim, hocalarla bir araya geldiğim bir ayrılış sürecim oldu bugüne kadar görev yaptığım kurumların tümünde. İnşallah TÜBİTAK'la da aynı şekilde olacağına inanıyorum. Bakanımız da sağ olsun benden katkı beklediğini ifade etti. Bazı başlıklarda TÜBİTAK'ımıza katkı vermeyle devam edeceğim”

Mandal, “Her gittiğim kuruma bir önceki kurumda öğrendiklerimi taşımaya çalıştım. Dolayısıyla bu kurum bana ne kazandırmışsa, özellikle 7 yıldır, bunu şimdi bir üniversiteye kazandırmaya çalışacağım. Bu kurum gerçekten çok saygı duyulacak bir kurum ve bu kurumun gelecekte çok daha iyisini yapacağını biliyorum. Ben her zaman üzerine koymaya çalıştım. Bu kurum bir marka oluşturmuşsa, demek ki geçmişte iyi işler yapılmış demektir. Buna sizlerin de mutlaka doğal olarak katkısı vardır. O yüzden bundan sonra da onun üzerine inşa edilecektir. O yüzden kurumu izlemeye, takip etmeye ve bundan gurur duymaya ve bu kurumda çalışmış olmaktan dolayı da kendimi onurlu bir şekilde hissetmeye, memnun bir şekilde hissetmeye devam edeceğim.” dedi.

Konuşmasını kurum çalışanlarına değinerek ve onlara teşekkür ederek bitiren Mandal “Tekrar her bir arkadaşımızın hakkını helal etmesini istiyorum. Çünkü birçok ortamda tansiyonun yükseldiği ama arka planda arkadaşlarımızı mağdur etmeden, hangi arkadaşımızın kalbi kırılıyor ise bunu telafi etme noktasında bir çaba içinde oldum. Geceleyin burada yürürken kampüsün içinde birçok hep güvenlik arkadaşlarımız da görüyorlardır. Hep bir konuşma halindeydim, bu konuşmaların hepsi esasında bu kurumu, ülkemizi daha iyi nereye getiririz diye ki bu çünkü bu ülke bunu hak ediyor. Bu kurum bunu hak ediyor. “ dedi.

TÜBİTAK Başkan Yardımcısı İsmail Doğan da “Biz de bugün kampüste bulunmanızı bir fırsat bilerek size teşekkür etmek istedik. Bu kadar kritik ve önemli görevler yapan TÜBİTAK gibi ülke açısından çok kritik bir kuruma 2018'den itibaren başkanlık ettiniz. Kuruma ve ülkeye yapmış olduğunuz katkılardan, hizmetlerden ve biz kurum çalışanlarına yapmış olduğunuz katkılardan dolayı tekrar teşekkür ederiz.” diye konuştu.

Çiçek takdiminden sonra toplu fotoğraf çekimi ile program sona erdi.